Merhaba,
Blogda siyaset yazdığıma şahit olmuş olanınız varsa muhtemelen bu blogu 6 yıldır filan takip ediyordur. Öyle biri de yok. Karım bile o kadar eski yazılarımı okumamıştır. Çünkü sildim. Geçmiş yazılara bakmışsanız arada aylarca yazılmamış zaman dilimleri görebilirsiniz. Onlar sonradan silinmiş yazıların olduğu zaman dilimleri. Bazıları çok özel olduğu için, bazıları özel hayatımda yaşadığım değişimlerle ilgili bazıları da bir anlık açıklıkla yazdığım bir süre sonra sildiğim yazılardan oluşuyor. Büyük bir kısmı da siyaset üzerine yazılar.
Uzun süre siyaseti takip ettim, politik tartışmalara girdim, tartıştım, sinirlendim, sakinleştim, fikir değiştirdim. Çok şey öğrendim, kafam değişti, ufkum açıldı, başka bakış açıları yakaladım. Bunları söyleyebiliyorum çünkü şimdi aynı şekilde yetiştirildiğim, aynı okullarda okuduğum, aynı arkadaş çevresinden bir çok arkadaşımla bambaşka yerlerde duruyoruz. Beni şiddetle kınıyorlar.
Öte yandan başka arkadaş çevrelerinden insanlar da beni çok başka tanıyor, azıcık politika konuştuğumuzda “öyle olduğunu bilmiyordum” diyor. “Öyle düşündüğünü” değil “öyle olduğunu”… Sanki Japon olduğumu öğrenmişler gibi. Bir kesime ait olduğu bilinen herhangi bir fikri taşıdığını öğrendikleri an o kesimin adıyla etiketlemeye çalışıyorlar. Bu işlerine geliyor çünkü kategorik düşünmek çok kolay. “Ha zaten bunlar bu şekilde” demek için efor sarfetmek gerekmiyor. Futbol gibi. Bir takımı tutuyorsan neden o takımı desteklediğin hakkında düşünmek zorunda değilsin ve kimsenin de onu sormaya hakkı yok. Zaten kimse de sormaz.
Bir de farklı kesimlere ait farklı konudaki düşünceleri aynı anda dile getirdiysem ve bunları savunabiliyorsam en sonunda “tamam da abi sen necisin bana onu bir söyle” diyorlar. Fikirler üzerinden tartışma yürütmek çok zor çünkü. Bir sürü şey okumak lazım filan… Kim uğraşacak… Etiketlesin ki “ama siz de şöyle şöyle” diyebilsin.
Daha önce “Nasıl Huzura Erdim” diye bir yazı yazdım. Genel kültür denen olgunun dayatma olduğunu yazmıştım. Halen öyle olduğunu düşünüyorum.
Şu an yaklaşık 1000 kitaplık bir kütüphanem var. Aslında daha çok olabilirdi ama askere gitmeden önce kitaplarımı ve kıyafetlerimi bir arkadaşın deposuna koymuştum. Su basmış. Kitaplar, kitaplıklar, kıyafetler hepsi çürümüş. Raflar dolusu kitabı ve kitaplıkları atmak zorunda kaldım. İçim acıdı tabii ki.
Arkadaşlara verdiğim, bir yerlerde bıraktığım, koliler halinde emanet bırakıp alamadığım yüzlerce kitabı saymıyorum.
Hala çok kitap alıyorum. Artık daha çok yabancı dilde kitaplar alıyorum. Aylar sonra yapılan tercumelerle yeterince güncel olunmuyor.
Yaptığım işler; işletme, finans, yönetim üzerine okuyorum. Eskisi gibi roman, tarih ve ilgi alanıma dair kitaplar okumuyorum. Benim için feasible olmuyor ve vakit kaybediyorum.
Bunları genel kültürün abartılan ve dayatılan; gündemi takip etmeyenin “ot” olarak nitelenmesi durumundan dolayı, bu tespitleri kendim adına ve kendim için yapabilecek kadar genel kültüre dair bir şeyler edindiğimin ve gündemi takip ettiğimin altını çizmek için söyledim.
Tekrar söylüyorum; bir şey beni üretmekten alıkoyuyorsa, zihinsel kaynaklarımı israf ediyorsa hiç beklemeden bırakıyorum. Kendi gündemimi oluşturmaya çalışıyorum. Pişman değilim, çok faydasını gördüm.
Zihinsel kaynaklarınızı israf etmediğini, bir şeyler üretmekten alıkoymadığını iddia ediyorsanız, tekrar düşünün.
Aşağıdaki kısa formu 10 saniyede doldurarak mail listesine üye olabilirsiniz. Spam/reklam maili atmıyorum.
“bir şey beni üretmekten alıkoyuyorsa, zihinsel kaynaklarımı israf ediyorsa hiç beklemeden bırakıyorum.”
Bunu 2004’ten beri ben de yapıyorum. Bir kesime göre cahil kalıyorum, onların bildiklerini bilmiyorum fakat kafam rahat.
sen mühendisliğin entelektüel zeminini de yakalayan (en azından ucundan tutan) birisin. çoğu insan yaptığı işi derinlemesine yapmaz, bir parçası olarak hissetmez, katkı yapmak için gereken motivasyona sahip değildir. o zaman bu grup için geriye bir tek genel kültür kalıyor. yazında genel kültürü küçümsüyor gibisin, -gerçi ben de önemsemiyorum ama- muhtemelen genel kültür diyerek gündelik malûmatı kastediyorsun. çoğu insan için gündelik malûmat futbol, moda ve nispeten yüzeysel bir siyaset tartışmasından ibarettir, bunlar da olmayınca napsın insanlar…
Böyle olduğunu bilmiyordum…
“Öyle olduğunu bilmiyordum”cularla 21 senelik hayatımın son 8 senesi boyunca ciddi vakit geçirdim. Bu ortaokulun bitip, izole bir ortamdan nispeten kozmopolit sayılabilecek bir okula geçişimle başladı. Bu durumu eskiden bir aidiyet eksikliği ile bağdaştırır, hiçbir grup tarafından tamamen kabullenilemeyeceğimi düşünürdüm. Daha sonra ise bu konu üzerinde kafa yormanın bile zihinsel kaynakları israf etmekten başka bir fonksiyonu olmadığına kanaat getirdim ve muhtemelen sonu gelmemiş radikal değişimler silsilesi içerisinde buldum kendimi. İnsanların ne düşündüğünü daha az önemsemek verimlilik bakımından bir zorunluluktur bence.
Öte yandan insanın günlük hayatta başka insanlarla konuşacak bir veya birkaç konusunun olması kafa dağıtabilmesi için önemlidir bence. Genel kültüre çok anlam yüklemeden sahip olmak insanı entelektüel yapmaz, ancak sohbetini tatlı kılabilir.
Ya arkadaşlar neyin peşindesiniz? 3-5 ağaç dediniz olaylar ağaç olayından çıktı ve çok farklı bir yerlere gitti. Siz diyorsunuz ki halk istiyor. Kardeşim TC devletinin yönetim şekli Cumhuriyettir. Cumhuriyet halkın kendi yöneticilerini kendisinin seçmesidir ve bu 4 yılda bir gerçekleşmektedir. Eğer varsa halkın hükümet ile bir sıkıntısı gitsin sandık başında düşürsün. Seçime ne kalmış ki? Şu anda ülkeyi bölmek isteyen bir takım ülkelerin oyununa gelmektesiniz ama farkında değilsiniz. Ülkeyi karıştırıp iç savaş çıkartıp Irak, Suriye gibi mi olsun Türkiye. Bunu mu istiyorsunuz.
Partilere de ayrı bir çift sözüm var. Eğer varsa hükümet ile ilgili bir derdiniz gidin seçimi kazanmak için uğraşın böyle kargaşaların içinde yer almayın. Meclise % kaç oy ile geldiysen ülke yönetiminde de o kadar söz sahibisin demektir.
Ahmet Bey mühendislik okuyoruz ya da mühendislik fakültesi mezunuysak devlet yönetiminde, devlet siyasetinde söz hakkımızın olmadığını göstermez toplum içinde mühendisler siyaset bilmez, gündemi takip etmez gibi bir algı oluşmuş kaldı ki bu ülkeye en güzel hizmet eden siyasilerin mühendis olduğunu hatırlatmakta fayda var. Gezi parkı olaylarında direnişin öncüsü S.S.ÖNDER ile ilgili güzel tespitlerinizin bu blog da daha önce okumuştum şimdi duruyor mu durmuyor mu bilemiyorum ama bu da sizin konu hakkındaki bilgi ve birikiminiz gösteriyor