Gündemi takip etmeyi, gazete okumayı bırakıp siyasi tartışmalardan uzak durarak… Bu özet cümleyi de sorunun cevabını merak edip yazının gerisini okumak istemeyenler için yazdım. Genel kültür ve gündemi takip etme fetişi olanların devamını okumasına gerek yok.
Gerçi yukarıdaki 2 cümleyle her şeyi ifade etmiş oldum. Siyaset, politika okuyan, bunu meslek olarak yapan, yapmak kişilerin tabii ki önerme dışı olduklarını belirtmek isterim.
Genel kültür sahibi olmanın abartıldığını düşünüyorum. Günümüzde bilgi kirliliğinin ne kadar da arttığı geyiğini yapmayacağım. Zaten “bilgi kirliliği” deyimini ağzına pelesenk edenlerin de, tam olarak neyi kastettiklerini bilmiyorum. Kendilerinin de net bir tanım yapabileceklerini zannetmiyorum. Muhtemelen doğru bilgi ile yanlış bilginin birbirine girdiğini, doğruyla yanlışın ayırt edilemez hale geldiğini ifade ediyorlar.
Peki ben ne yapıyorum? Beynimin “olay” isteyen kısmını nasıl oyalıyorum?
Pratikte işime yarayacak gündemi takip ediyorum. Değiştiremeyeceğim olaylara, konulara harcayacak ne zihni ne de bedeni enerjim kalmadı. Yıllardır o konu senin, bu mesele benim internette dallana dallana ağaç oldum.
Somut konuşmak gerekirse kendimi elektroniğe verdim. Örnek vermek gerekirse de; komponent üreticilerinin yeni çıkardıkları komponentlere varana kadar sektörü bayağı yakından takip ediyorum. Yeni geliştirme ortamlarını test ediyorum, onların testlerini inceliyorum. Bildiğim, her zaman kullandığım komponentlerin kataloglarını, karakteristiklerini okuyorum.
Geliştirme ortamlarını inceliyorum; hangi ortam, hangi dil, hangi kart, hangi işlemci birbiriyle uyumlu çalışıyor diye araştırma yapıyorum. Elimde oldukça fazla data birikti. Onları da yazı haline getirebilirsem bir gün paylaşırım.
Tasarım yeteneğimi iyileştirmeye çalışıyorum. İnternette bir cihaz gördüğümde “bunu neden böyle yapmışlar?” “alternatif malzemelerle nasıl yapılabilir”, “ben olsam nasıl yapardım”, “çalışma algoritması nedir” gibi sorulardan yola çıkıp, bazen yapılmış bir şeyi kağıt üzerinde yeniden tasarlıyorum.
Yazıdaki görseli, ilgi alanının genişledikçe genişlediğini, genişledikçe yeni sorular ortaya çıktığını ve genişlemeye devam ettiğini, bunun sonu olmadığını ifade ettiğini düşündüğümden dolayı kullandım. İlgi alanı genişledikçe gücün zayıfladığı şeklinde yorumlamak da mümkün tabii ki.
Bilgi kirliliğinden bahsederken bilgi kirliliği yaratmanın ne kadar da ironik olduğunu ifade etmeye gerek yok. İroniyi keskinleştirmek için buyurun;
Bilgi kirliliğinin literatür tanımı nedir?
1984’te Levent V. Orman, “Karar Destek Sistemleriyle Bilgi Kirliliği ile Mücadele”(Fighting Information Pollution with Decision Support Systems) adlı çalışmasında bilgi kirliliğinin tanımını şöyle yapmış:
Information pollution is the contamination of informationsupply with irrelevant, redundant, unsolicited and low-value information.
Bilgi kirliliği, bilgi kaynağının alakasız, fazla, istenmemiş ve düşük değerli bilgiyle kirlenmesidir.
Yukarıdaki tanımı Levent Orman muhtemelen “Information Overload” teriminden yola çıkarak kullanmış. Onun için malumatfuruş kelimesini ve anlamını yazmayacağım.
Reklam ve spam atmadığım mail listeme üye olmak için 10 saniyede aşağıdaki formu doldurabilirsiniz:
Bediüzzaman gündem takibini “ruhları sersem, akılları geveze eder” diyerek tanımlamış.
. Çünki lüzumsuz ve malayani bir surette vazife-i hakikiyelerini ve elzem işlerini bırakıp âfâkî ve siyasî boğuşmalara ve kâinatın hâdisatına merak ile dinleyerek, karışarak ruhlarını sersem ve akıllarını geveze etmişler.
Kastamonu Lahikası ( 123 )
yazının ilk cümlesini okuyunca benimde aklıma bu yorumu yapmak geldi, adaşım benden önce davranmış 🙂
üstteki ifade bediüzzaman a aitse hayat tarzım çok değişebilir boşuna vakit kaybetmişiz şimdiye kadar gerçekten herkes kendi işine odaklansaydı bu hale düşmezdik inanılmaz pişmanlık hissediyorum
Said-i Kurdi’nin gevelemelerine bu kadar değer veriyorsanız evet, boşa harcamışsınız. Adam özetle “mal mal takılın” demiş.
Aslında çok güzel söylemiş de dünyaya hangi pencereden baktığın önemli. Bazı insanlar hayatı boyunca uğraşır didinir de hala bakma-görme-yöntem sıkıntıları çeker.
Usul çok önemlidir hafife almamak gerekir ve insanları da küçümsememek gerekir. Tarihe şöyle veya böyle geçmiş, binlerce sayfa yazmış çizmiş insanları ciddiye almamak sadece kafanı kuma gömmektir.
Siz öyle görmeseniz de tabiki en güzeli işinde gücünde olmak. İnsanlığa bu şekilde katkı yapılır. Bakın Ahmet Alpat’ın bireysel çabalarının çatısının altında konuşuyoruz. Bir şeyler değişmeye başladı bile.
Anlayana.. (Politik espri :D)