Master/Doktora Yapıyorum. Piyasada Mı Çalışayım? İş Mi Kurayım?

Posted by & filed under Girişimcilik, Mühendislik, Üniversite.

Baştan belirteyim, okuyacağınız yazı, Elektrik, Elektronik sektöründe Arge, Ürge yapmış, bir kaç tane ticari girişimi olan bir mühendisin, kendi bakış açısıyla, gördükleri ve yaşadıkları ekseninde yazdığı fazla uzun subjektif bir metin olacak. 

Yorum kısmına kendi sektörünüz ve iş/akademi durumuyla ilgili bir şeyler yazarsanız, sizin tarafta işlerin nasıl yürüdüğünü de öğrenmiş oluruz. Yazı, sadece yurtdışından değil, Türkiye akademisinden iş hayatına geçmek isteyenler için de belki biraz fikir verebilir.

Ayrıca yazdıklarımı ve üslubumu sert bulabilirsiniz, bunun için şimdiden kusura bakmayın. Alıştığınız akademik üslubu tutturamıyorum. Tutturunca söylemek istediklerim direkt tıraşlanıyor.

O halde başlayalım.

Kendi İşinizi Kuracaksanız;

  • Birincisi ürün fikriniz harika değil. Gerçi haksızlık yapmayayım, ürün fikriniz harika olabilir ama gelir modeliniz harika değil. Hatta maliyetinizden de emin değilsiniz. Potansiyel tedarikçileriniz hakkında hiç bir fikriniz yok. O parçanın Türkiye’de olup olmadığını bile bilmiyorsunuz. “eBay’de 10 dolar abi, hadi gelsin gelsin 20 dolara malolsun” hesabınız da çok yanlış.  
  • “70 milyon insanın onbinde biri alsa ohoo zenginiz abicim” yaklaşımı çok amiyane gibi görünse de bunu herkesin yaptığına şahit oldum. O öyle olmuyor işte. 
  • TÜBİTAK’ın parasını heba etmeyin. Zaten TÜBİTAK’ın destek veriş şekli ve hibe verdiği insanları yönlendirdiği proje yönetim şekli yanlış, bir de siz yanlış mentaliteyle alınca o iş hiç tutmaz. Para bitince şirketin vergileriyle başbaşa kalakalırsınız. O işe beraber girdiğiniz labdaki çocuk TÜBİTAK’tan para gelmeyince yan binadaki şirkete geçer. 
  • Mühendissiniz, zaten işletme, muhasebe namına bir şey bilmiyorsunuz. Vergiler, stopaj, aktifler, pasifler nedir hiç duymamışsınız. Hayatınızda satış yapmamışsınız. Yaptığınız tek satış lisanstayken bir akrabanızın dükkanında yazları sattığınız bir şeyler olmuş. Onda da müşteri ayağınıza gelmiş. Bir topluluğa sunum yaptığınız anlar hep bilimsel konferanslar olmuş, tanıştığınız insanlar hep akademik kişiler olmuş, dinlediğiniz bakış açıları hep akademik yaklaşımlara dayanmış, okuduğunuz metinler deney sonuçları ve literatür taramasında karşınıza çıkanlar olmuş, satış kapatmak, kriz yönetimi namına hiç pratiğiniz olmamış ama ben iş kuracağım diyorsunuz. Etmeyin. 
  • Fikrinizin bilimsel temeline zaten hakimsinizdir ama maliyet hesabını, finansal işlerini, muhasebesini, insan kaynağını, pazarlamasını, satışını, stratejik konumlandırmasını, pazarlama planını vs. yapacak başka bir ortağa ihtiyacınız var. O ortağın da yatırımcı olmasına, yani parasının olmasına ihtiyacınız var. O ortağı bulmadan bence girmeyin. Fikrinizin bilimsel temeline hakimsinizdir derken “hakim olduğunuzu zannediyor olabilirsiniz”i de ekleyelim. Belki gerçekten de hakim olabilirsiniz ama belki o düşündüğünüz malzemenin gramı 100 TL’dir ve siz her üründe 8 gram kullanacaksınızdır. Yaptığınız planda ise ürünü 500 TL’ye satmak vardır. 
  • Kullanacağınız materyaller Türkiye’de üretilmiyor olabilir, gümrük, kargo vs. gibi şeyleri hesaplayın. İthalat için gümrük müşavirine para vereceğinizi, ürünleriniz kırmızı hatta düşerse ne olacağını hesaplayın.
  • Öncelikle yaşınız küçük olması kendi işinizi kurmanıza olumlu ama başka firmalarla iş yapmanıza olumsuz etkisi olduğunu söylemem lazım. Ciddiye alınmazsınız. Alınsanız da “toy bu” yaklaşımına maruz kalırsınız. Türkiye’de bu böyle. Bir çok yatırımcı firmanın yatırım yaptıkları işleri kuran insanların yaş ortalaması 30 ve üzeri. Neredeyse hepsinin de iş tecrubesi var.
  • Çalışma tecrubeniz yoksa iş kurmayın. Maceraya atılmayın. İşinizin tutma ihtimali var ama tutmama ihtimali çok daha yüksek. 
  • Benim fikrim veya ben başkasına benzemeyiz, bizimki daha iyi, hem bizimkinin şurası farklı diye mazeretler uydurmayın. Herkesin ürünü zaten süper. Ben ürünüm kötü diyene rastlamadım. Öyle diyen zaten girmez ama kurulduktan sonra kurulan şirketlerin %20’si 1 yıl içinde %70’i 5 yıl içinde batıyor. 8 ay önce Mühendislerin Kendi İşini Kurması Üzerine başlıklı bir yazı yazmıştım. O zamandan beri çalışma metodumda ve işlerimde bayağı büyük değişiklikler oldu ama yazdıklarım geçerliliğini koruyor.
  • Eğer ürün veya hizmet, her ne satıyorsanız ve karşılığında para istiyorsanız neredeyse her iş satış anlamında aynıdır. Neyi ne kadar dehşetengiz yaptığınızdan ziyade, müşteriyi ödemeye nasıl ikna edeceğiniz önemli.
  • Satış tecrubeniz yoksa iş kurmayın. Etmeyin. Elinizde harika bir ürünle kalakalırsınız.
  • Genç arkadaşlar kurumsal hayata söverler, kurumsallığı hantallıkla birleştirirler ama iş satışa geldiğinde en kolay satış ve iş yapılan firmaların kurumsal firmalar olduğunu görürler. Patron firmaları da hep kurumsallaşmaya çalışır. Kurumsal iş tecrubesi mühimdir. En azından ne için, kiminle, kimi atlayarak, kimden habersiz, kimi CC’ye ekleyerek konuşacağınızı öğrenirsiniz. 
  • Yaptığı şeyin girişimcilik danışmanlığı olduğunu iddia eden bazı kişiler “kurumsallık dediğiniz şey, işi yapan adamın oğlunun/kızının kafası basmadığı için şirketi dönüştürmeye çalışıldığı şeydir” gibi tanımlar yapıyorlar. Kanmayın.
  • İnsanoğlunun bir “bug”ı 18-28 yaş arasında her şeyi yapabileceğini sanmasıdır. Her şeyi yapamazsınız. Aynı anda hiç yapamazsınız. Ortaklık, görev paylaşımı olmadan işleri yürütemezsiniz. Anladığınız şeyi anlamıyor olabilirsiniz. Pazarlama sizin sandığınız şey olmayabilir veya ambalajdaki o sevmediğiniz için koydurmadığınız renk aslında satış için önemli olabilir.
  • İnsanoğlunun başka bir “bug”ı da yaptığı şeyi çok iyi yaptığını sanmasıdır. Piyasada çalışmadan, piyasaya iş yapmadan mühendisliğinizin seviyesini anlamanızın imkanı yoktur. Nerede okuduğunuzun, master veya doktora yapıp yapmadığınızın pek önemi yoktur. Master/doktora yaparak bilim insanı olunmuyor. 2 pahalı alet gördünüz, elektron mikroskobuna dokundunuz diye piyasayı sallayamazsınız. Sallamayı bırakın esameniz okunmaz. 
  • Mütevazi olmakta ve hiç bir şey bilmediğinizi düşünmekte zararın aksine fayda vardır. İnsanoğluunun komik bir “bug”ı daha var: birileriyle konuşurken, soru sorarken veya herhangi bir iletişim metoduyla bir şeyler anlatırken  konuya hakim, işi biliyor görüntüsü çizip, gün ışığı görmemiş parametreler ve terimler kullanma “bug”ı. İşi bilen insan seviyenizi, neyi bilip bilmediğinizi direkt anlar. Bakın konuyu bilen bile demiyorum, işi bilen diyorum. Kendinizi komik duruma düşürmeyin. 
  • Doktora yapmanız bırakın harika mühendisi, iyi mühendisi; mühendis olduğunuz anlamına bile gelmez. Adına “tekniker, teknisyen” denen insanlardan ticari ürün geliştirme anlamında veya teknik anlamda öğrenebileceğiniz çok şey olabilir. Gerektiği zaman bir teknisyenin yanına oturup “anlat abi” diyebilecek misiniz? Bu kafayla diyemezsiniz. Kafayı değiştirin.
  • Ürün geliştirmek bambaşka bir şeydir. Çalışır prototip geliştirmek ise bambaşka bir şey. Ürünün maliyetini, testlerini, belgelerini, arızalarını dikkate almanız gerekir. Cihazları yaptınız, sattınız. Sonra işiniz bitmiyor. Garantisi nerede? Arıza olursa ne olacak? Kaç tane servisiniz var? Elemanınız var mı? Bunların maliyetinin altından kalkabilecek misiniz? İş sürdürülebilir mi? 
  • Geliştireceğiniz cihazın fonksiyonu kadar önemli başka bir şey var; endüstriyel tasarımı… Kalıp maliyetini, hangi malzemeden olacağını, kaç tane olacağını, rengini, markasını, kime hitap ettiğini, hitap ettiği kitleye uygun olup olmadığını düşündünüz mü? 
  • Endüstriyel tasarımı 3D Max bilen Makina mühendisi bir arkadaşınıza yaptırmakla, bir şirketin sitesini patronun “interneti çok iyi bilen liseli yeğenine” yaptırmak arasında fark yoktur.
  • Destek aldınız ve işinizi kurdunuz, parayı 1 yılda tükettiniz. Sonra ne olacak? Satabiliyor olacak mısınız? Kendinize maaş ödemeyi bırakın, çalışanınıza ödeyebilecek misiniz?

Piyasada Çalışacaksanız;

  • Diyelim ki işinizi kurmayı düşünmüyorsunuz, çalıştığınız alanda bir firmaya gireceksiniz. Bu firmanın sizi nerede kullanacağını biliyor musunuz? Sizin neden alıyor? Yeni proje için mi yoksa biri ayrıldığı için mi? Ayrılan kişinin neden ayrıldığını biliyor musunuz?
  • Yeni proje içinse, o proje için devlet desteği mi alınmış? Size ne kadar maaş yazılmış? Proje bittiğinde ne olacak? Kurumla şirket arasında sözleşme imzalanmış mı yoksa içeriden olumlu olacağına dair haber mi gelmiş?
  • Yapacağınız işi aşırı gelişmiş ve süslü göstermek için firmaların çok enteresan tabirleri vardır. “Bilmem ne uzmanı, görevi de tüm arge projelerinin teknik takibini yapmak”tır. Aslında yaptığı şey, proje yöneticilerinden gelen rakamları excel dosyasına yazmaktır. Bunları grafik haline getirip geri göndermektir. Tanımların altını kazıyın. Ben doktoralıyım, bu işi ben mi yapacağım derseniz ya gururunuz incinir ya işi bırakırsınız.
  • Sizi değil de doktoranızı istiyor olabilirler. Mülakatta sizin ne yaptığınızı, ne bildiğinizi detaylı sordular mı yoksa geçiştirdiler mi?
  • Masterlı olmanız, şirketin çalışanların eğitim seviyesi göstergesini iyileştirmek için ve aldığı devlet desteklerinde sizin adınıza daha yüksek (normalin 2-3 asgari ücret fazlası civarında) destek alması için tercih sebebi olur. Lisans bitirdiğinizdeki halinizle Yüksek Lisans yapmış olmanızın bir şey ifade etmediğini sektörde çalışanlar bilir. Nerede yapmış olduğunuzun da çok bir önemi yoktur.

Temelde söyleyeceklerim bunlar. Özetle; iş, satış tecrubeniz yoksa iş kurmayın, maceraya atılmayın. Anlatılan başarı hikayelerine kanmayın. Milyonlarca batmış insan olmasına rağmen, herkes 1 tane çıkmış insanın hikayesini anlatmaya meyillidir. Gerçekçi ve şunlar da olabilir diyenleri genelde yuhalarlar. Daha önce bir ortamda bu tip şeyler yazdığım için yuhalanmıştım. Yazdığım metni aynen aktarayım.

Belgelerden dolayı kendini sıkıntıya sokan arkadaşlar olduğunu görmem üzerine uzun zamandır piyasada ticari faaliyet yürüten biri olarak bir kaç şey söylemek istiyorum. Umarım haddimi aştığımı, saygısızlık yaptığımı düşünmezsiniz. 

TÜBİTAK’ın ve Sanayii Bakanı’nın açıklamasına göre de 100 projeden 5 tanesi başarılı olursa kendilerine yetiyor. İTO’nun istatistiklerine baktığımızda da kurulan şirketlerin %80’i 2 yıl içinde batıp kapanıyor. Geri kalan %15 de 5 yıl içinde batıyor. 

Kimse kendini batanlar istatistiğine yakıştırmıyor ama batacaksınız. Projeleriniz bitmeyecek ve paranız bitecek. Bu durumu planlamadan en kötü senaryoda çıkış planı yapmadan giriyorsanız 2-3 yılınızı kaybedeceksiniz demektir. Kabul almış 15 kadar projeyi gördüm. Nakit akışları, yıllardır projeler üzerinden ticari faaliyet gösteren bana inanılmaz optimist geldi. Çok büyük ihtimalle batacaklar. 

Belgeler gecikti diye üzülen, bunu dert eden arkadaşlar da bu tutumlarını gözden geçirmezlerse şirketlerini bilemem ama saçlarını ve huzurlarını kaybedecekleri kesin. Herkesin kendine göre planı var tabii ki ama işte her şey hayal edilen gibi olmuyor.

Naçizane tavsiyem budur. Hepinize iyi çalışmalar.
Aldığım çok sayıda “moral bozduğum”, “yeni mezun insanlara böyle şeyler söylenmemesi gerektiği”, “moral vermem gerektiği”, “söylediğim şeylerin işe yaramaz olduğu” bağlamında tepkiler ve sorular üzerine de aşağıdaki metni yazdım. Yukarıdaki istatistik İstanbul’daki istatistikler. Türkiye geneli istatistikleri %70 1 yıl içinde %20 5 yıl içinde olacak. Açılan kapanan şirket istatistiklerine TOBB ‘un şuradaki linkinden ulaşabilirsiniz.
Belgelerin gecikmesine bile canı sıkılan arkadaşların iş planlarının kötü senaryoya göre hazırlanmış olmayacağı varsayımına binaen bunu söyledim. Bu bir tutum meselesi. Şimdi veya 3 hafta sonra gelmesi bir şeyi değiştirmeyecek bir evrakın gecikmesinde de iş planında da, para gelmediğinde de aynı tutum sergilenir diye düşünüyorum.

Madem batacağımı düşünüyorum, neden bu işe girdim? Nakit akışım ve iş planım sadece ürünü geliştirip, ticarileştirip seri üretip satmak olursa batıyorum. Gelir modelim sadece ürün satışına değil, 4 farklı modele dayanıyor olmasına rağmen, seri üretime geçtikten sonra 3 yıl boyunca hiç birinden para kazanamayacağım senaryosu üzerinden hesap yaptım. 5. yıla yaklaşırken başabaş noktası olacak. Bunların üzerine bir de özsermaye koyacağımı hesapladım. 

Yani, evet herkes gibi bir plan yapsam batıyorum. Şunu yapmadım; planımı en kötü senaryoya göre hazırlayıp battığımı görünce “yok ya bu kadar da kötü olmaz” deyip rakamları iyileştirmedim. Aksine daha da kötüleştirip ne kadar dibe girebileceğimi gördüm. Bir çoğumuzun kötü rakamlar koyup, battığını görünce rakamları iyileştirdiğini biliyorum. Öyle yaptıysanız batacak şirket sizinki olacak. 

Benimki neden batmıyor? Çünkü halihazırda 5 yıldır yaptığım ticari faaliyetlerin hepsini bu işe entegre ediyorum. Şirketi zaten mevcut gelirimle besliyorum. Peki dibe giren şirketi besleyecek bir gelirim var, neden bu işe giriyorum? Çünkü 5 yıl sonra daha iyi kazanmaya başlayacağım. 

Tek bir ürünü geliştirip, satılır hale getirip, pazarlayıp, satabilmek gerçekten çok zor. Bırakın tek bir ürün üzerinden hayatta kalmayı, tek bir gelir modeli üzerinden hayatta kalmak bile imkansıza yakın. Ürüne ve işe aşık olmak insanı kör ediyor.

Ne iş yaptığım sorulmuş; firmalara anahtar teslim proje yapıyorum. Argesi olmayan firmalara ürün geliştiriyorum ve üretimlerini yapıyorum.

Yukarıda yazdıklarımın ötesinde başarının insanın elinde olmayan faktörlere de bağlı olduğuna inanıyorum. Bununla ilgili naçizane “Malcolm Gladwell -Outliers” kitabını öneriyorum. Bunlara ek olarak “Nasip” kavramının hayatta çok önemli bir anlamı olduğuna inanıyorum.
Son sözüm budur.
Aşağıdaki  kutucuklardan mail listeme kaydolabilirsiniz.
[wp_email_capture_form]
Sağda solda gördüğüm ve genelde teknik makale, DIY, elektronik tasarım ve hardware hacking konularında içerikleri paylaştığım Twitter hesabımdan: http://twitter.com/ahmetalpat ve kişisele daha yakın, daha genel mühendislik işlerini paylaştığım Facebook hesabımdan: http://facebook.com/ahmetalpat beni takip edebilirsiniz. Mühendislik, ürün tasarımı vs. gibi şeyleri paylaştığım, aynı zamanda bu blogun da sayfası olan Facebook sayfası da budur: http://facebook.com/bardakbuyuk
Yazıyla ilgili yorumlarınızı bekliyorum. Asıl muhabbet yorumlarda dönüyor. Böyle yazan kişinin yazdığıyla, okuyucunun da söyleyeceklerinin içinde kalması hoş değil. Yazın, paylaşın, öğrenelim.

Reklam ve spam atmadığım mail listeme üye olmak için 10 saniyede aşağıdaki formu doldurabilirsiniz:

* indicates required



Tags: , ,

12 Responses

  1. supelua 2013/04/25, 20:21

    Yazdıklarınıza katılıyorum. Dilinizin ağır olduğunuda zannetmiyorum, bu iş tatlı dille nasıl anlatılır ki? En kötü senaryoları düşünmek ve kendimizi kandırmamak adına yazdıklarınız dikkate değer. Ancak gerçek hayatta herşeyin de kötü gitmeyeceğine inanmak lazım gelir.
    Konuyla ilgili olarak, en iyi ihtimalle 2 yıl yüksek lisans, 3-4 yıl doktora yaptıktan sonra bir insanın piyasaya girip ticarete atılması intihar olur. Okurken yeni araştırma görevlisi olmuş bir hocamızla konuşurken, daha önce piyasada çalıştığını ve Allah’ın kimseyi oraya düşürmemesini dilediğini, zor kötek okula kapağı attığını söylemişti. Mühendislik diploması alındıktan sonra yıllarca piyasayı görmemiş bir insanın, böyle bir heyecan yaşaması için iyi bir serveti olması gerekir. Bunun dışında yaşayacakları ticari heyecan en fazla devletten alınan desteklerle kurulan danışmanlık vb öğrenci projelerinin yürütüldüğü şirketler olacaktır.

    Cevapla
  2. melih keleş 2013/04/25, 21:55

    sayın alpat, yazının yayımlanma tarihi benim açımdan pek bir tesadüf oldu.. şirket kurma tarzı işlere hiç heves etmedim, hayalini kurmadım, olurunu, yordamını hiç araştırmadım. benim emellerim farklı yönde.

    ama neden tesadüf diyorum; bugün, çalıştığım fabrikanın geçen yıl yapmış olduğu liman lisansı başvurusuna denk geldim ve tekrardan anladım şirket kurma tarzı işlerin bana göre olmadığını zira resmi yazışmalar şablonu dahil kalıplaşmış kurallardan nefret ederim.

    ve o evraklarda, bu yazında belirtmiş olduğun şeylerin tamamı, çok çok fazlasıyla vardı. şöyle söyleyebilirim ki kuracağınız şirketin her tür mali tablosunu, yatırımını, kimlerle iş yapacağınızı, rakiplerinizin kimler olacağını vs. 10 yıl sonrasına kadar öngörebilmeniz gerekiyor.

    bulunduğum yerdeki sanayi deryasından ötürü, büyük emelleri olan, kendine çok güvenen, elinde büyük bir sermaye olan nice insan görüyorum, şirket kuruyorlar ve inanılmaz bir hızda kurdukları şirketleri batırıyorlar.

    bu nedenlerle ben de şirket kuracak arkadaşlara on defa daha düşünmelerini tavsiye ediyorum. başarılar.

    Cevapla
  3. çetin 2013/04/26, 01:15

    Hocam ben bu yaz elektrik elektronik mühendisliğinden mezun olmaya çalışan bir öğrenciyim. aslına bakarsanız ben yapım gereği başkasının ağız kokusunu çekemeyen biriyim. Yani birinin altında çalışmak bana göre değil. Birkaç küçük işte çalıştım. Aslına bakarsanız birçok insan gibi anketörlükten tutun onlarca çeşit öğrenci işi tarzı işte çalıştım. Bunlardan bazıları öğrenim gördüğüm alana yakındı. Çoğunda iyi iş başardığımı söyleyebilirim. Üslerim beni hep sevdi ve benim işe devam etmem konusunda hep ısrarcı oldular. Çünkü gerçekten iyi olduğumu hissettirdiler. Hep bizimle çalış diye tembihlediler. Başarılı olduğum işler, ne hikmetse, serbest bir şekilde, biri başıma dikilmeden yapabildiğim işler oldu. Başımda patron belası olduğu zaman çok vasat bir işçiye dönüşürken, işin yeri geldikçe yönetiminin bende olduğu zamanlar ya da çalışırken özgür şekilde çalışmamı sağlayan ortamlarda ise çok iyi performanslar sergiledim. Bütün bu küçücük iş deneyimlerimden yola çıkarak aslında kendi işimi kurmam gerektiğine karar vermişimdir. Tabi bir süre piyasada çalışıp bazı tecrübeler edinip, o tecrübelerle kendi işimi kurmak isteyen, aslında kendi işimi kurmak istediğim alanda çalışmak isteyen biriyim. Biliyorum ki herkes şanslı olamaz. Kim bilir belki gireceğim iş hiçbir zaman istediğim alanla ilgili olmayacak ve tecrübe edinemeyeceğim için kendi işimi kuramayacağım. Çünkü artık ekmek aslanın ağzında. Herkes bir iş bulma derdinde iken ben istediğim alanda bir iş bulacak kadar şanslı olamam. Yani bu konuda umudum yok. Ama ya olursa? İşte o zaman kendi işimi kurma hayalimi cesur ve radikal kararlarla alabilirim. Burada çok şey yazmışsınız. Her ne kadar bu yazıdan sonra karamsarlığa düşmüş olsam da, biliyorum ki Hepsi denenmiş, tecrübe edinilmiş ve kanıtlanmış tavsiyeler. Bunları bir pusula gibi önümde tutacağım. Yazınız ve güzel tavsiyeleriniz için teşekkürler. Birgün buraya “hocam başardım!” diye yazmak umuduyla….

    Cevapla
  4. wrestler 2013/04/26, 01:36

    merhaba, yazdıklarınızın çoğuna katılıyorum. Özellikle bilişim alanında Türkiye’nin bence en büyük sorunlarından birisi şirket açmanın yeterli denetimlere tabi olmaması ve proje yönetimi tecrübesi olmayanların projeleri sonuçlandıramaması sayılabilir. Kaldı ki ünlü kurumsal yerler bile birçok projeyi 20-30 kişilik ekiplerle tamamlayamadığını bizzat projede bulunanlardan dinledim. Kaldı ki bu dediğim proje süreç yönetimi ile alakalı eğer ticarileşecek bir ürün ise bunun mali tablosu, pazarlaması e teknik destek apayrı tecrübeler isteğen alanlar.Bulunduğum firmada patronlar en az 15’şer yıllık tecrübeli olmalarına rağmen öyle değişik sorunlar çıkıyor ki onlar bile bazen zor üstesinden geliyor.

    Diğer taraftan master ve doktora yapmış kişi “mühendis olduğu anlamına gelmez ” demişsiniz. Bu görüşüne katılmıyorum.Bence burada demek istediğinizi yanlış kelimelerle söylemişsiniz. Bir kişi belki lisans mezunu olduğunda bile kendi alanında oldukça yetkin mühendis olabilir, çok güzel işler başarabilecek seviyeye gelmiş olabilir. Ama tabi ki mühendis olmak şirket açmada ve ticari proje yönetmede başarılı olacağı anlamına gelmez. Bunlar daha çok tecrübe ve başka yetiler de isteyen alanlardır.

    Saygılarımla..

    Cevapla
  5. okoman 2013/04/26, 11:44

    her kelimesi çok doğru ve gerçek deneyimlerin özü. ayrıca ufak bir ekleme yapayım geliştirdiğiniz ürün sizin sunduğunuz değil piyasanın/müşterinin kabul ettiğidir, üründe 30 tane iş veya fonksiyon olacağına 1-2 tane işi /fonkisyonu çözsün ve üzerinde çok fazla düğme de olmasın yeter 🙂

    Cevapla
  6. Fürkan Evirgen 2013/06/06, 17:02

    Sert bir dille yazılmış güzel bir yazı, bunun dışında fazla pesimist. Yani kafasında iş kurmak isteyen insanlar bunu okuyup direk vazgeçebilirler. Galiba amaçladığınız biraz bu, başkasının fikirleriyle şirket kuracaksa, kafasında soru işaretleri olduğu için bu yazıları okuyor ve vazgeçiyorsa zaten vazgeçsin diyorsunuz. Katılıyorum, insanlar bir şirket kuracağı zaman birçok şeyi göz ardı ediyor ve düşündükleri projeden çok, projeden gelecek para…Ama şunuda söyleyeyim, gerçekten çok az şey bilerek yola çıkan insanlarında bazen başarılı olduğunu görebiliyoruz. Belki zamanında adam o hesapları yapmış olsaydı hiç başlamayacaktı bile, ama ufak ufak başlayarak yapmış, büyümüş ve bu süreçte zengin olmak için değil aç kalmamak için çalışmışlar. Bazı girişimcilerse yaptıklarından zevk aldıkları için yapmışlar, para için değil. Bu insanlar kazanmış. Zaten işe başlamadan parayı düşünmeye başlamak bence insanın o projede samimi olmadığını gösterir.

    Cevapla
  7. Fürkan Evirgen 2013/06/06, 17:18

    Güzel bir yazı ancak istatistiklere takıldım.
    “İTO?nun istatistiklerine baktığımızda da kurulan şirketlerin %80?i 2 yıl içinde batıp kapanıyor. Geri kalan %15 de 5 yıl içinde batıyor.”
    “Kurulan şirketlerin %20?si 1 yıl içinde %70?i 5 yıl içinde batıyor. ”
    3 çeşit yalan vardır derler; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.
    Bir şirketin kapanması, her zaman o şirkette işlerin kötü gittiğini göstermez.
    Bir çok şirket, farklı ortaklıklar nedeniyle farklı şirketler kuruyor.
    Bazı küçük şirketleri büyük şirketler beğenip bünyesine alıyor ve o şirketler kapanıyor.
    Bazı şirket sahipleri yaşlanıyor ve şirketi bırakacak biri olmadığından kapatıyor, zaten bu yüzden bir şirketin ömrü ortalama 15 yıldır, adam gençken para kazanır, orta yaşlılığında şirketini kurar, yaşlandığında kapatır ve emekliliğe ayrılır, bu bir başarısızlık değildir.
    Bir çok şahıs şirketi, şirketini kapatıp, limited şirket açıyor, limited şirketler kapatıp anonim şirket açıyor çünkü şirket kapatıp açmak hem hesapların temizlenmesi açısından hemde prosedür açısından şirketin türünü değiştirmeye göre daha kolay.
    Bazı şirketler dedikodu yüzünden batar, o şirket ödeme yapmıyor, iş yapmayın der birileri, o şirketin adı kötüye çıkarsa insanlar iş vermez, iş alamayan şirketler para kazanamaz, borçlarını ödeyemez ve gerçekten batarlar. Sırf dedikodular başladı diye, imaj koruma amaçlı şirketler kapanır, yeni şirket açılır, işler devredilir ve temiz bir sayfa açmış olurlar.
    Herşey kitaptaki kurallara göre gitmiyor. Şirket yönetimininde birden fazla yolu, bir çok “trick” i vardır.

    Cevapla
  8. Faruk 2013/09/02, 17:41

    “İnsanoğlunun başka bir ?bug?ı da yaptığı şeyi çok iyi yaptığını sanmasıdır. Piyasada çalışmadan, piyasaya iş yapmadan mühendisliğinizin seviyesini anlamanızın imkanı yoktur. Nerede okuduğunuzun, master veya doktora yapıp yapmadığınızın pek önemi yoktur. Master/doktora yaparak bilim insanı olunmuyor. 2 pahalı alet gördünüz, elektron mikroskobuna dokundunuz diye piyasayı sallayamazsınız. Sallamayı bırakın esameniz okunmaz.” Duvara asılası bir yazı…

    Cevapla

Leave a Reply

XHTML: You can use these tags: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>